19 Mayıs 2017 Cuma

Hakimiyet-i Milliye

Mondros Ateşkes Antlaşmasından sonra emperyalistlerin yurdumuzu işgale etmesiyle birlikte başlarda muhalefet eden gazetelerin özellikle İzmir’in Yunanlılar tarafından işgali sesi kesilmeye başlanmıştı. Bu durum işgallerin kanıksanmasına nende oluyor ve mücadele zmini zayıflatıyordu. İstanbul merkezli gazetelerin çoğu ise Kuvayi Milliyecileri “bir avuç maceraperest” olarak adlandırıyordu. 

Dahası “Çılgın Türkler” diyerek Osmanlı’nın da başını yakacaklarını düşünüyorlardı.
Atatürk, millî mücadele aleyhinde yayın yapan İstanbul gazetelerinin Anadolu’ya geçmemesi, mücadelenin yanındaki gazetelerin kolaylıkla ulaştırılması içim gerekli önlemleri alıyordu ama bu yeterli değildi. Mücadelenin haklılığını doğrudan anlatacak gazeteye ihtiyaç vardı.

Atatürk, öncelikle Sivas’ta bulunduğu sırada İrade-i Milliye gazetesini kurmuş, gazetenin Ankara’ya taşınmasını istemiş, ancak Sivaslılar ve gazetenin imtiyaz sahibi, gazetenin Sivas’ta kalmasını istediklerinden, taşınma işinden vazgeçilmiştir.

Hakimiyet-i-milliye-gazetesi-30-ekim-1923-429x600  Atatürk, 27 Aralık 1919 günü Ankara’ya geldikten sonra, Heyet-i Temsiliye’nin yayın organı olabilecek bir gazete çıkartmaya karar verir.  Ankara’da bu işi görebilecek doğru dürüst bir matbaanın olmaması üzerine Konya’dan bu iş için baskı makinesi getirilmiş ve meclis bahçesindeki bir binaya yerleştirilmiştir. Gazete Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk Cemiyeti’nin yayın organıdır. 10 Ocak 1920 günü yayınlanan gazetenin ilk başyazısını Mustafa Kemal yazmıştır. Gazetenin çıkış nedeni  “Hâkimiyet-i Milliye’nin mesleği, milletin müdafaa-i hâkimiyeti olacaktır” şeklinde açıklanır.

Bu sayıda, Bursalı bayanların işgali protesto eden telgrafı, Fransızların Maraş’ı işgallerini protesto eden telgraflara yer verilir.  Bu yönlü yayınlarla işgalcilere karşı protesto telgrafları ve mitingler artmıştır.

Hâkimiyet-i Milliye gazetesinin başyazılarına imza konmamıştır. Bazı makalelerin altına tek bir yıldız atılır. Bu yazılar Atatürk’ün yönlendirmesiyle ve doğrudan yazılmıştır. Heyet-i Temsiliye üyesi Hakkı Behiç yazıların yayınlanması ve dağıtılması ilgileniyordu . Mustafa Kemal kendi düşüncelerini Hakkı Behiç’e not ettiriyordu. Gazete 1934 yılına kadar “Hakimiyet-i Milliye” adıyla, o tarihten sonra da “Ulus” adıyla çıkmaya devam etmiştir.

Gazetenin ilk yazı işleri müdürü Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu olmakla birlikte, sonraki zamanlarda; Hüseyin Ragıp Baydur, Nafi Atıf Kansu ve Ziya Gevher Etili gibi isimlerde yazı işleri müdürlüğü yapmışlardır. Hakimiyet-i Milliye başlangıçta haftada iki gün, 18 Temmuz 1920’den sonra haftada üç gün, 6 Şubat 1921’den sonra da günlük olarak çıkarılmıştır.

Yazı kadrosunda Recep Zühtü, Hüseyin Ragıp, Sabri Ethem Ertem, Ahmet Hakkı, Hamdi Osmanzade, Aşki Naili, İsmail Suphi, Ağaoğlu Ahmet Bey, Nafi Atuf Kansu, Nasuhi Baydar, Ziya Gevher Etili, Mahmut Esat Bozkurt yer alıyordu.

Mehmet Akif, Halide Edip Hanım, Dr. Adnan Bey, Müfide Ferit Hanım, Ahmet Ferit Bey, İsmail Müştak Mayakon, Yakup Kadri, Ruşen Eşref,Hamdullah Suphi Mehmet Emin, İsmail Habip, Celal Nuri İleri, İsmail Hami, Cemal Hüsnü Taray, Hayrettin Taran gibi isimler de yazılarıyla katkı sunmuşlardır.

2 Eylül 1928’den itibaren gazetenin başlığı Latin harfleri ile basılmaya başlandı. Gazete, 1 Kasım 1928’den itibaren tamamen Latin alfabesi ile basıldı.

Hakimiyet-i-Milliye1934 yılına kadar Hakimiyet-i Milliye adıyla yayınlanan gazete, o tarihten sonra “Ulus” adıyla çıkmaya devam etmiştir.

Hâkimiyet-i Milliye gazetesinin ilk sayısının 1200-1500 adet basıldığı düşünülmektedir. Zamanla tirajı 5000-6000’e çıkmıştır. Gazete ordu birliklerine, Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerine, valiliklere, dış temsilciliklere dağıtılmaktaydı.

14-15 Aralık 1953’te Demokrat Parti’nin çıkardığı bir kanun doğrultusunda Ulus matbaası, binası ve tesisleri de hazineye devredilerek gazete kapandı. 10 Haziran 1955’te tekrar yayına başladı.    Gazete, 29 Temmuz 1971’den itibaren Barış adıyla yayınını sürdürdü.

Emperyalizmin Irak, Suriye gibi ülkeleri işgal etmesi kendi cinayetlerini bu devletlere yıkan iletişim kanalları nedeniyledir. Ülkemizde de PKK ile yürüyen mücadele kapsamında başka ülkelerde, şehirlerde, zamanda gerçekleşen olayları, emperyalizm ve taşeronları kendi yıkıcı faaliyetlerinin “delil”i olarak sunmaya çalışıyor. Öyle ki sunulan yalanının içine doğrular serpiştirilerek ve yalanın sayısını artırarak “her şey yalan olacak değil ya” algısı yaratmaktadırlar. Cumhuriyetçilerin yalana karşı mücadele edecek, fikirlerini ulaştıracak gazete, tv, radyo, sosyal medya gibi kanallarının çoğalması önemlidir.

Mustafa Solak
ADD BDK üyesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder