Mondros Ateşkes Antlaşmasından sonra emperyalistlerin
yurdumuzu işgale etmesiyle birlikte başlarda muhalefet eden gazetelerin
özellikle İzmir’in Yunanlılar tarafından işgali sesi kesilmeye başlanmıştı. Bu
durum işgallerin kanıksanmasına nende oluyor ve mücadele zmini zayıflatıyordu.
İstanbul merkezli gazetelerin çoğu ise Kuvayi Milliyecileri “bir avuç
maceraperest” olarak adlandırıyordu.
Dahası “Çılgın Türkler” diyerek Osmanlı’nın
da başını yakacaklarını düşünüyorlardı.
Atatürk, millî mücadele aleyhinde yayın yapan İstanbul
gazetelerinin Anadolu’ya geçmemesi, mücadelenin yanındaki gazetelerin kolaylıkla
ulaştırılması içim gerekli önlemleri alıyordu ama bu yeterli değildi.
Mücadelenin haklılığını doğrudan anlatacak gazeteye ihtiyaç vardı.
Atatürk, öncelikle Sivas’ta bulunduğu sırada İrade-i
Milliye gazetesini kurmuş, gazetenin Ankara’ya taşınmasını istemiş, ancak
Sivaslılar ve gazetenin imtiyaz sahibi, gazetenin Sivas’ta kalmasını
istediklerinden, taşınma işinden vazgeçilmiştir.
Hakimiyet-i-milliye-gazetesi-30-ekim-1923-429x600
Atatürk, 27 Aralık 1919 günü Ankara’ya geldikten sonra, Heyet-i Temsiliye’nin
yayın organı olabilecek bir gazete çıkartmaya karar verir. Ankara’da bu işi
görebilecek doğru dürüst bir matbaanın olmaması üzerine Konya’dan bu iş için
baskı makinesi getirilmiş ve meclis bahçesindeki bir binaya yerleştirilmiştir.
Gazete Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk Cemiyeti’nin yayın organıdır. 10 Ocak
1920 günü yayınlanan gazetenin ilk başyazısını Mustafa Kemal yazmıştır.
Gazetenin çıkış nedeni “Hâkimiyet-i Milliye’nin mesleği, milletin müdafaa-i
hâkimiyeti olacaktır” şeklinde açıklanır.
Bu sayıda, Bursalı bayanların işgali protesto eden
telgrafı, Fransızların Maraş’ı işgallerini protesto eden telgraflara yer
verilir. Bu yönlü yayınlarla işgalcilere karşı protesto telgrafları ve
mitingler artmıştır.
Hâkimiyet-i Milliye gazetesinin başyazılarına imza
konmamıştır. Bazı makalelerin altına tek bir yıldız atılır. Bu yazılar
Atatürk’ün yönlendirmesiyle ve doğrudan yazılmıştır. Heyet-i Temsiliye üyesi
Hakkı Behiç yazıların yayınlanması ve dağıtılması ilgileniyordu . Mustafa Kemal
kendi düşüncelerini Hakkı Behiç’e not ettiriyordu. Gazete 1934 yılına kadar
“Hakimiyet-i Milliye” adıyla, o tarihten sonra da “Ulus” adıyla çıkmaya devam
etmiştir.
Gazetenin ilk yazı işleri müdürü Nizamettin Nazif
Tepedelenlioğlu olmakla birlikte, sonraki zamanlarda; Hüseyin Ragıp Baydur, Nafi
Atıf Kansu ve Ziya Gevher Etili gibi isimlerde yazı işleri müdürlüğü
yapmışlardır. Hakimiyet-i Milliye başlangıçta haftada iki gün, 18 Temmuz
1920’den sonra haftada üç gün, 6 Şubat 1921’den sonra da günlük olarak
çıkarılmıştır.
Yazı kadrosunda Recep Zühtü, Hüseyin Ragıp, Sabri Ethem
Ertem, Ahmet Hakkı, Hamdi Osmanzade, Aşki Naili, İsmail Suphi, Ağaoğlu Ahmet
Bey, Nafi Atuf Kansu, Nasuhi Baydar, Ziya Gevher Etili, Mahmut Esat Bozkurt yer
alıyordu.
Mehmet Akif, Halide Edip Hanım, Dr. Adnan Bey, Müfide
Ferit Hanım, Ahmet Ferit Bey, İsmail Müştak Mayakon, Yakup Kadri, Ruşen
Eşref,Hamdullah Suphi Mehmet Emin, İsmail Habip, Celal Nuri İleri, İsmail Hami,
Cemal Hüsnü Taray, Hayrettin Taran gibi isimler de yazılarıyla katkı
sunmuşlardır.
2 Eylül 1928’den itibaren gazetenin başlığı Latin
harfleri ile basılmaya başlandı. Gazete, 1 Kasım 1928’den itibaren tamamen Latin
alfabesi ile basıldı.
Hakimiyet-i-Milliye1934 yılına kadar Hakimiyet-i Milliye
adıyla yayınlanan gazete, o tarihten sonra “Ulus” adıyla çıkmaya devam
etmiştir.
Hâkimiyet-i Milliye gazetesinin ilk sayısının 1200-1500
adet basıldığı düşünülmektedir. Zamanla tirajı 5000-6000’e çıkmıştır. Gazete
ordu birliklerine, Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerine, valiliklere, dış
temsilciliklere dağıtılmaktaydı.
14-15 Aralık 1953’te Demokrat Parti’nin çıkardığı bir
kanun doğrultusunda Ulus matbaası, binası ve tesisleri de hazineye devredilerek
gazete kapandı. 10 Haziran 1955’te tekrar yayına başladı. Gazete, 29 Temmuz
1971’den itibaren Barış adıyla yayınını sürdürdü.
Emperyalizmin Irak, Suriye gibi ülkeleri işgal etmesi
kendi cinayetlerini bu devletlere yıkan iletişim kanalları nedeniyledir.
Ülkemizde de PKK ile yürüyen mücadele kapsamında başka ülkelerde, şehirlerde,
zamanda gerçekleşen olayları, emperyalizm ve taşeronları kendi yıkıcı
faaliyetlerinin “delil”i olarak sunmaya çalışıyor. Öyle ki sunulan yalanının
içine doğrular serpiştirilerek ve yalanın sayısını artırarak “her şey yalan
olacak değil ya” algısı yaratmaktadırlar. Cumhuriyetçilerin yalana karşı
mücadele edecek, fikirlerini ulaştıracak gazete, tv, radyo, sosyal medya gibi
kanallarının çoğalması önemlidir.
Mustafa Solak
ADD BDK üyesi
ADD BDK üyesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder