Kongredeki bu ateşli tartışmalardan sonra ABD senatosuna mektup yazılmıştır. Mektubun Türkçe tercümesi şöyledir :
Birleşik Amerika Devletleri Senatosu Başkanlığına,
Rumeli ve Anadolu’nun bütün Müslüman halkını temsil eden ve Osmanlı İmparatorluğu’nun Anadolu ve Rumeli’deki bütün vilayetlerinin temsilcilerinden oluşan Sivas Milli Kongresi, 4 eylül 1919’da bir araya gelmiştir.Amaçları şunlardır:Memleket halkının çoğunluğunun arzularını yerine getirmek, bütün azınlıkları himaye altında bulundurmak, bütün vatandaşların can ve adalet yolundaki haklarını te’minata (güvenceye) bağlamak.
Sivas Milli Kongresi, Osmanlı İmparatorluğu halkı içindeki çoğunluğun isteklerini belirten bir karar suretini 9 Eylül 1919’da oy birliği ile kabul etmiştir.Bu kararın taşıdığı prensipler, Sivas Kongresi’nin, kongre dağılmazdan önce üyeleri arasından seçeceği Merkez Komitesi’nin ve İmparatorluk sınırları içindeki diğer bütün tali(birinciyi izleyen, ikinci derecedeki) kuruluşların gelecekteki hareketlerine rehber olacaktır.
İzlenecek politika ile ilgili olan bu karar gereğince Sivas Milli Kongresi, Birleşik Amerika Devletleri Senatosu’na şu ricada bulunmağı, bugün yine oybirliği ile kararlaştırmıştır:Üyelerinizden oluşan bir komiteyi Osmanlı İmparatorluğunun her köşesine göndermenizi diliyoruz.Bu komite özel çıkar ve ilişkisi olmayan bir millete has berrak görüşle, Osmanlı İmparatorluğu’nda fiili surette hüküm süren hal ve şartları tetkikten geçirmelidir.Böyle bir tedkik, Osmanlı İmparatorluğu’na aid nüfusun ve arazinin mukedderatı hakkında bir barış andlaşması gereğince keyfi kararlar verilmesine meydan bırakmazdan önce yapılmalıdır
Mektuba bakınca kongredeki tartışmalarla paralel olduğunu görüyoruz. Hem kongredeki tartışmalarda hem yollanan mektupta ABD den istenen ekonomik yardımdır. 1. Dünya savaşından yenik ve ekonomik olarak çökmüş şekilde çıktığımız düşünülürse tarafsız bir devletten maddi destek istemekten daha normal bir şey olamaz. O halde manda meselesi hakkında yapılacak olan yorumlar şunlardır:
1- Kurtuluş savaşı koşullarını göz önünde bulundurursak mandayı savunmak doğal karşılanabilir. Bugünün koşularıyla geçmişi yargılamak yanlıştır. Eee o zaman Vahdettin’in İngilizci olması da normal mi diyenlere cevabım şudur: Sivas kongresinde mandayı savunanlar aradan 1 yıl geçtikten sonra kurtuluş savaşının en ön saflarındaydı fakat Vahdettin 1918 yılında ne konuşmuşsa 1922 yılında da aynısını konuşmuştur. Hatta Cumhuriyet’in ilanından sonra bile İngiliz taraftarlığını sürdürmüş, ABD den yardım istemiştir. Yani mandayı savunanlarla Vahdettin’in durumu asla aynı değildir. 1924 yılında hangi savaş şartları Vahdettin’i Amerika’ya mektup yollamaya zorladı diye adama sorarlar.
2- Mandayı savunanların çoğu daha sonra kurtuluş savaşında görev almış insanlardır. Bu insanların Sivas kongresinde sömürge olmayı kabul ettiğini farzetsek bile daha sonra yaptıkları icraatlarla tarihe vatansever, bağımsızlıkçı olarak geçmiştir. İnsanlar fikirleri yüzünden değil icraatları yüzünden yargılanırlar. Tarih her zaman icraatları yazar.
3- Sivas kongresinde manda meselesi kongrenin görüştüğü bir meselesidir ve ABD ye yollanan mektup kongrenin ortak kararıdır. Kongrenin kararını Atatürk’ün üstüne atmak hem de mandayı savunanlar bile bağımsızlığı savunduğu halde sanki mandayı savunanları Amerikancı gibi göstermeye çalışmak tek kelimeyle terbiyesizliktir. Bu mantığa göre Sovyetlerden maddi yardım isteyen Atatürk Bolşevik mi oluyor? Kurtuluş savaşındaki başarıda Atatürk’ü yok saymaya çalışıp ‘’tek başına mı kazanmış’’ diyenler nedense mesele Amerikan mandası olunca sorumluluğu sadece Atatürk’e yüklüyorlar. O zaman bizde şunu soralım. Atatürk ABD ye tek başına mı mektup yazdı?
4- En önemlisi ve son olarak şunu söylemek gerekiyor. Sivas kongresinde mandayı savunanlar bile tam bağımsızlıktan zerre kadar ödün vermeyen kişilerdir. Kongrede mandacıların fikri belli bir süre Amerika’nın ekonomik yardımıdır. Bu da o günün koşullarında çok normaldir. Atatürk mandayı savunmuş olsaydı bile bu sebepten suçlanamaz. Çünkü hem böyle bir istek savaş koşullarında normaldir hem de daha sonraki başarılarıyla emperyalizme büyük bir tokat atarak tarihe geçmiştir. Gerisi boş laftır. TIBBIYELİ HİKMET
1923 yılının şubatında (Cumhuriyetimizin ilanından dokuz
ay önce yani ülkemizin düşman işgalin kurtarılmasından dört ay sonraki bir
süreçte) Mustafa Kemal, Amerikan milletine hitaben, Lozan Konferansının
kesintiye uğraması sebebiye, ABD Senatosuna aşağıdaki mektubu yazarak
göndermiştir. Bahsi geçen mektubun asli metni aşağıdaki gibidir:
Büyük Amerikan
Milletine,
Siz zulüm ve zorbalığı kendi vatanınızdan
uzaklaştırdınız Siz, uzun ve kanlı bir mücadeleden sonra kendi özgürlük ve
bağımsızlığınızı kazanarak halk egemenliğine dayanan demokratik bir devlet ve
güçlü bir uygarlık kurdunuz. Yer kürenin diğer tarafında diğer bir ulus var ki,
o da aynı özgürlük, aynı bağımsızlık ve aynı demokrasi uğrunda mücadele ediyor,
kan döküyor. Bu ülkünün arılık ve yüceliğine karşı düşüncelerinizi yanıltmak
istiyorlar. Bu propagandayı yapanlar, ya bir takım cahil tutucular veya yeni
kazandığımız özgürlüğü kaldırmak ve bizi ondan mahrum etmek isteyen gizli ve
açık düşmanlarımıza alet oluyorlar. Yalanlara ve iftiralara inanmayınız.
Özgürlük ve bağımsızlık uğrunda savaşan ve tıpkı sizler gibi dünyada ilerleme ve
adaleti sağlamak için samimi bir surette mücadele eden Türk halkına kalbinizi
açık bulundurunuz...
Gazi Mustafa Kemal
Gazi Mustafa Kemal’in gönderdiği bu mektup, Amerikan
Senatosu’nun 26 Şubat 1923 günkü oturumunda, Senatör Mr. Oven’in önerisi üzeine,
okunarak zapta geçirilmiştir. Bundan dört hafta sonra ise, Mustafa Kemal, ünlü
‘TIME’ dergisine kapak olmuştur. Bu ‘Dostuk eli’ne, en anlamlı (!) cevap, tam
onbeş buçuk yıl sonra geldi. 10 Kasım 1938’de, Türk Milleti, acıların en
büyüğünü yaşıyordu, çünkü Türk milletinin büyük kurtarıcısı ve ebedi şefi olan
Atatürk gözlerini hayata yummuştu. Durum, bütün ülkelere resmin bildirildi.
Afganistan’dan Finlandiya’ya, Japonya’dan Letonya’ya kadar bütün ülkeler
cenazeye en büyük seviyede heyetlerle katılacaklarını bildirdiler. Cenaze
törenine Atatürk’ün en çok savaştığı ülke olan İngiltere bile, özel bir zırhlı
ile gönderilen ve başında, onun Anafartalar’da denize döktüğü kıtaların komutanı
Mareşal Lord Birdwood ve İngiltere’nin Akdeniz Filosu Başkomutanı Oramiral
Dudley Pound olmak üzere, kalabalık bir heyet ve 12 subay 60 erlik bir tören
kıtası ve 56 mevcutlu bir bando ile katılırken dünkü düşman Yunanistan ise
başında Başbakan Metaxas olmak üzere, 12 kişilik yüksek bir heyetle cenaze
töreninde bulunacağını açıklamıştı.
ABD’nin Vefasızlık Örneği
Yaklaşımı
Dünyanın birçok devleti en üst düzey temsilcileri
vasıtasıyla Atatürk’ün cenaze törenine katılırken ABD’den ise, uzun süre cevap
gelmedi. Sonunda, Amerikan Dışişleri Bakanlığı Protokol Dairesi, 18 Kasım
1938’de, Ankara’daki Büyükelçiliği’ne gönderdiği bir yazıda, törende ABD’yi,
sadece Büyükelçi’nin temsil edeceğini bildiriyordu. Yazıda, asıl enteresan (!)
olan ifade ise şöyle idi:
ABD Büyükelçiliği’nden alınan bir telgrafta Amerikan
Hükümeti adına cenaze töreninde kullanılmak üzere, 300 dolarlık bir çelenk
yaptırılması için büyükelçiliğe yetki verilmesi önerilmiş; ancak ABD Dışişleri
Bakanlığı bu bedeli yüksek buluğundan, büyükelçiliğe 200 dolar harcama yetkisi
verilmiştir.
bu belge sahte
YanıtlaSil